Skip to content
Q1, Q2, Q3 Ne Demek? Bilimsel Yayınların Sınıflandırması Neden Önemlidir?

Q1, Q2, Q3 Ne Demek? Bilimsel Yayınların Sınıflandırması Neden Önemlidir?

Bilimsel bir çalışmaya denk geldiğinizde ya da bir araştırmaya göz attığınızda “Q1” ya da “Q2” gibi ifadeler dikkatinizi çekmiş olabilir. İlk bakışta teknik terimler gibi görünse de aslında bu harf ve rakam kombinasyonları, bir yayının bilimsel dünyadaki yerini ve değerini anlatır. Peki Q1 ne demek, bu ifadelerden ne anlamalıyız ve bu ifadeler neye karşılık gelir? Eğer siz de bu terimlerin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız, karmaşık kelimelerden uzak, sade ve net bir şekilde hepsini aşağıdaki yazımızda açıklıyoruz.

Q Sınıflandırması Nedir?

Bilimsel yayınlar, bilgi üretiminin en güvenilir ve geçerli yollarından biridir. Ancak her yayın aynı ölçüde etkili ya da güvenilir değildir. Bilim dünyasında bu farkı ortaya koymak için dergiler etki düzeylerine göre sınıflandırılır. Bu sınıflandırma "Q" harfiyle başlar ve dört seviyeye ayrılır: Q1, Q2, Q3 ve Q4.

Akademik literatürde bu sistem, özellikle araştırmacıların, üniversitelerin ve hatta ürün geliştiren firmaların bilimsel çıktılarının hangi düzeyde kabul gördüğünü gösteren bir ölçüttür. Yayınlanan araştırmanın kalitesi, çoğu zaman bu sınıfa göre yorumlanır.

“Q” Harfi Neyi Temsil Eder?

“Q”, İngilizce “Quartile” yani “çeyrek dilim” kelimesinin baş harfidir. Bilimsel dergiler, alanlarındaki etki faktörlerine göre sıralanır ve bu sıralama dört çeyrek dilime ayrılır. Böylece, bir derginin bulunduğu dilim bize o yayının alanındaki göreli konumunu gösterir.

Yani Q1’de yer alan bir dergi, yayınlandığı akademik alanda en yüksek itibara sahip olan %25’lik dilimde yer alırken, Q4 daha düşük etki düzeyine sahip dergileri kapsar. Bu, yalnızca prestij değil, aynı zamanda ulaşılan akademik kitle ve yapılan atıf sayısı açısından da büyük fark yaratır.

Q1, Q2, Q3, Q4 Ne Anlama Gelir?

  • Q1: En yüksek etki faktörüne sahip, alanında en çok referans verilen, saygın dergilerdir. Bu dergilerde yayınlanan araştırmalar dünya çapında akademik çevrelerce takip edilir ve alıntılanır. Yayın süreci oldukça seçicidir.

  • Q2: %25–50 aralığında yer alan, güvenilir ve yüksek itibara sahip yayınlardır. Q1 kadar sıkı olmasa da ciddi bir hakem sürecinden geçilir. Bilim dünyasında değerli kabul edilir.

  • Q3: %50–75 diliminde yer alır. Daha az bilinir ve daha az atıf alır ancak indeksli yayınlardır. Yeni alanlar ya da daha niş konular için yaygın tercih edilir.

  • Q4: En alt %25’lik dilimdeki dergilerdir. Genellikle yeni kurulan veya daha az tanınan yayınlar bu sınıfa girer. Bilimsel katkısı sınırlı kabul edilir.


Bu Sınıflandırmalar Neden Önemlidir?

Q sınıflandırmaları, bilimsel bir yayının güvenilirliğini, kalitesini ve akademik dünyadaki etkisini belirleyen önemli bir referans sistemidir. Q1-Q4 arası yapılan bu sıralama, bir derginin atıf sayısı, etki faktörü ve alanındaki itibarı göz önünde bulundurularak oluşturulur. Özellikle Q1 ve Q2 seviyesindeki yayınlar, bilim insanları ve araştırmacılar tarafından en çok tercih edilen kaynaklar arasında yer alır. Bu nedenle, bir çalışmanın Q1 veya Q2 düzeyindeki bir dergide yayımlanması, sadece içeriğinin değil, metodolojisinin ve bilimsel katkısının da yüksek standartlarda olduğunu gösterir.

Bilimsel Saygınlık ve Görünürlük

Q sınıflandırması, yalnızca bir etiket değildir. Bilimsel yayınların saygınlığı, içeriğinin bilimsel topluluk tarafından ne kadar ciddiye alındığını belirler. Q1 ve Q2 dergiler, yoğun hakem değerlendirmeleri sayesinde yüksek bilimsel güvence sağlar. Bu dergilerde yayımlanan makaleler, daha fazla araştırmacıya ulaşır, daha çok atıf alır ve uzun vadede literatürde kalıcı yer edinir.

Yani bir araştırmanın Q1'de yayımlanmış olması, o çalışmanın yalnızca iyi yazıldığını değil, aynı zamanda alanında yenilikçi, geçerli ve tekrarlanabilir olduğunu da gösterir.

Ürünlerin Bilimsel Geçerliliği Açısından Ne Anlama Gelir?

Bilimsel sınıflandırmalar, yalnızca akademik prestij için değil, kullanıcı güveni açısından da büyük rol oynar. Özellikle sağlık, gıda takviyesi veya kozmetik gibi sektörlerde faaliyet gösteren markalar için bu daha da önemlidir. Çünkü tüketiciler artık yalnızca reklamlara değil, ürünlerin arkasındaki bilimsel verilere de bakıyor.

Bir ürünle ilgili çalışma, Q1 ya da Q2 bir dergide yayımlandıysa, bu araştırmanın hem yöntem hem içerik olarak ciddi bir bilimsel süzgeçten geçtiği anlamına gelir. Bu da kullanıcı açısından "Bu ürünün arkasında yalnızca pazarlama değil, bilim de var" güvenini oluşturur.

Kiperin Bu Yayınlarda Neden Yer Alıyor?

Kiperin Türkiye olarak, ürün geliştirme süreçlerimizde bilimsel veri temelli ilerlemeyi benimseyen bir markayız. Bu sebeple Ar-Ge sürecinde yapılan çalışmaların yalnızca laboratuvar seviyesinde kalmaması, uluslararası akademik camiada da kabul görmesi bizim için önemli.

Bugün Kiperin’in bazı ürünleri üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, Q1,Q2 ve Q3 kategorisindeki saygın dergilerde yayımlanmış durumda. Örneğin, Kiperin’in çift hidrolize kolajen peptitleri üzerine yaptığı bilimsel çalışma, İsviçre merkezli ve Q3 kategorisindeki Current Issues in Molecular Biology adlı dergide yayımlandı.

Kaynak: www.mdpi.com/2227-9059/13/6/1430 

Bu yalnızca Kiperin’in değil, Türkiye merkezli bir markanın küresel bilimsel literatürde yer bulması açısından da önemli bir başarı.

Q1 ve Q2 Yayınlar: Bilimsel Başarıdan, Kullanıcı Güvenine Giden Yol

Kiperin Türkiye olarak bilimsel yayınlara verdiğimiz önem, tüketiciye doğrudan yansıyor. Çünkü artık kullanıcılar yalnızca etkili sonuçlara değil, bu sonuçların nereden geldiğine de dikkat ediyor. Etkili bir ürünün arkasında bilimsel kanıt varsa, bu hem markaya olan bağlılığı artırıyor hem de sektörde fark yaratıyor.

Kiperin’in ürünleri hakkında yayımlanan Q1,Q2 ve Q3 çalışmalar, ürünlerin yalnızca işlevselliğini değil, bilimsel geçerliliğini de ortaya koyuyor. Yani ürünler yalnızca vaat etmiyor, aynı zamanda kanıtlıyor.

Sonuç olarak, Q sınıflandırmaları bir yayın dünyası detayı gibi görünse de, markaların güvenilirliğinden kullanıcı tercihlerine kadar birçok alanda belirleyici rol oynar. Kiperin gibi bilime yatırım yapan markalar, sadece bugün değil, gelecekte de sürdürülebilir güvenin temsilcisi olacaktır.